Bu kitabı geçen sene okurken aklıma takılanları not
almışım, eski belgeleri karıştırırken rastladım, burada paylaşayım.
Kitap, bir proje kapsamında, T.C. Avrupa Birliği Bakanlığı, AB
Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığınca (Ulusal Ajans
http://www.ua.gov.tr) yürütülen Hayatboyu Öğrenme ve Gençlik Programları
kapsamında ve Avrupa Komisyonu'ndan sağlanan hibeyle gerçekleştirilmiş ve 2012 yılında yayınlanmış.
Yani;
Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden ve Türkiye’den yazarların ortaklaşa hazırlayıp,
Avrupa birliğinden hibe alarak yazılan bir kitap.
Kitabı
internetten okuyabilirsiniz, isterseniz bilgisayarınıza indirmek de mümkün.
Kitap
farklı yazarlar tarafından yazıldığı için fazla tekrar var. Bazı cümleleri (çeviri
yapandan kaynaklanıyor olabilir) anlamlandırmak o konu hakkında bilgi sahibi
olmayı gerektiriyor.
Bilgi
bakımından fena değil ama yanlış tarafları da olmasa keşke…
İnternetten
okunması ve indirilebiliyor olması güzel.
Kışlatma konusunda benimde 2 fotoğrafımı kullanmışlar.
“Sayfa 54: Bal ne zaman alınmalıdır?
Balın tamamen sırlanmış olması şartıyla, bal kovandan herhangi bir
zamanda alınabilir. Sırlanmış olmanın anlamı, çerçevenin en az 7/8'inin
sırlanmış olmasıdır. Kovandan henüz üzeri sırlanmamış gözlerde bulunan balı
almanız halinde, nem oranı yüksek olduğundan bal bozulacaktır.Sıcaklık
düştüğünde bal katılaşacağından ve akışkanlığını yitireceğinden balı süzmek
zorlaşır. Bu tür durumlarda balın süzülmeden
önce 80 °C'ye kadar ısıtılması gerekir. Bu durumda balın süzme sırasındaki
sıcaklığı 90 °C olsa bile o kadar akışkan olmaz.”
Üçüncü cümle tam doğru değil. Petek gözleri sırlı olmasa da bal
olgunlaşmış, içerisindeki su oranı %20’nin altına düşmüş olabilir ve
alındığında bozulmaz. Ana balözü akımının kısa sürdüğü bölgelerde bunu
görüyoruz. Balözü kesiliyor arı kovandaki balı olgunlaştırıp bekliyor. Balın içindeki su oranını ölçtüğünüzde %20'nin altında çıkıyor.
Paragrafın son cümlesi
için ise fazla bir şey yazmaya gerek bile yok. Balın 45°C’dan fazla ısıtılması sakıncalı ve balmumunun yaklaşık
60°C eridiği düşünülürse…
“Sayfa 67 : Oğul verme belirtileri:
Ana arı çok sayıda yumurta bırakmaya başlar, kovandan
yaşlı ve genç ana analara ait sesler duyulur.”
Ana arı çok sayıda yumurta bıraktığı
sırada uçamaz. Bu sırada ana arı irileşmiş ve ağırlaşmıştır. Oğul hazırlığındaki arı, ana arıyı beslemeyi azaltarak ana arıda yumurta oluşumunu, dolayısıyla
ana arının yumurtlamasını azaltır ve ana arının ağırlığı azalır. Uçabilmesi
için de hafiflemesi gerekir zaten.
“Sayfa 85 : Sonbaharda yapılacaklar:
Kışa
girmeden önce koloniler her zaman olduğu gibi hastalık ve parazitler yönünden
incelenmelidir.
Özellikle sonbahar dönemi varroa mücadelesi son bal hasadından sonra ve kuluçka
aktivitesinin azaldığı zaman yapılmalıdır. Sonbaharda bal hasadı bittikten sonra hastalık ve parazitlere karşı mücadele
yapılmalıdır. Nosema ve yavru çürüklüğüne
karşı sonbahar şurubuna ilaç katılır. Varroa mücadelesi için tüm yavru gözlerinin
açılması beklenir.”
Nosema ve yavru çürüklüğüne karşı hangi
ilaç kullanılacak? Antibiyotik kullanımı ülkemizde yasak. Diyelim ki yasak
değil, önlem olsun diye ilaç kullanımının tavsiye edildiği nerede görülmüş? Yasak
olmasına rağmen önlem amaçlı antibiyotik kullanıldığını duyduğumuzda, yanlış
yapıyorsunuz, vermeyin diyoruz ama dinleyen olmuyor. Eski kitapları geçtim, yayınlanalı henüz bir sene olan kitaplarda önlem
amaçlı antibiyotik tavsiye ediliyorsa ne diyeyim? Kitapta, bu ilaç katılması
konusu birden fazla yerde yazılmış.
Varroa mücadelesi
için yavru gözlerinin açılması beklenirse arıların vay haline. Bir önceki
cümlede, “sonbaharda bal hasadı
bittikten sonra hastalık ve parazitlere karşı mücadele yapılmalıdır.” yazıyor, ondan
sonra da “Varroa mücadelesi için tüm
yavru gözlerinin açılması beklenir.” yazıyor.
“Sayfa 120 : Nektar, tatlı, özel bir
kokuya sahip, yoğun/ince ve sarımsı renkli bir sıvıdır ve şeker, dekstrin, reçine,
vitamin, mineral, organik asit, fosforik asit, metal
elementleri,
enzimler ve proteinler içerir. Nektar az ölçüde asidiktir. Bitkilerin nektar adı
verilen bezlerinde üretilir. Nektarın rengi genellikle sarımsıdır. Ancak bazen
kahverengi
de
olabilir. Nektar ne kadar tatlı ve yoğun olursa, arının nektarı emme hızı ve
miktarı da o kadar fazla olur. Emilen nektar,
arılar tarafından % 28-32 oranında bir su içeriğiyle
karıştırılır, inverte
edilir ve yoğunlaştırılır.”
Ben mi yanlış
anlıyorum? Arı önce balözünü topluyor, sonra % 28-32 oranında bir su içeriğiyle karıştırıyor, inverte ediyor
ve sonra da o suyu uçurup olgunlaştırıyor. Kitabı okudukça bilgilerim
tazelendi!..
"Sayfa 121 : Arıların satın alınması,
dönüştürülmesi:
Organik
arı ürünü üretmenin gerekliliği, bir yıl boyunca kurallara uyulmasıdır ve dönüşüm
dönemi sırasında balmumunun organik arıcılıktan elde edilen balmumuyla değiştirilmesidir.
Dönüşümden önce kullanılan kimyasallar bal mumunda birikip, arı ürünlerini kirletebileceğinden
balmumu değişimi gereklidir. Arıcı yerel
koşullar için daha uygun olan ve üretkenliği iyi olan Karniyol arısını seçmelidir.
Arılar organik bir arılıktan gelmelidir ve koloniler, ekolojik kurallara uygun
olarak tutulmalıdır.
Yerel koşullara uygun!... Hangi yerel koşullara uygun?
Zamanında Karniyol denemiştim, hatta arkadaşlar çok kullanılan ve üretilen
ülkeden de getirttiler ama nedense hiçbiri elimizde kalmadı. Bu cümleyi
okuduktan sonra tekrar deneyesim geldi!..
“Sayfa 146 : Üreme ve gelişme: Juvenil hormonu Apis cerana arılarında düşük,
Apis mellifera arılarında yüksektir. Yeterince juvenil hormonu alarak yumurtalıkları
gelişen akarı gözler mühürlendikten sonra 60
saat sonra yumurtlamaktadır. Son yapılan çalışmalara göre dişi akarların
6.2 gün, erkeklerin ise 6.9 günde ergin hale geldiği gözlenmiştir. Bu durumda
ilk yumurta erkek diğeri ise akar olarak gelişmektedir. “
“Sayfa
147: Varroanın Yaşam Dönemleri: Dönem 1: Dişi
Varroa, kovan içinde işçi arıların bedenin kış uykusuna yatar. Yavruların
bulunması halinde üreme faaliyetine devam eder. Dişiler sırlanmadan on beş saat
önce işçi arıların, 45 saat önce erkek arıların gözlerine girer. Larvalara verilmesi planlanan yiyeceğe
dalar ve göz sırlandığında dışarı çıkarak, larvanın yiyeceğini yemeğe başlar.
Yaklaşık 70 saat sonra ilk yumurtlama başlar. 30'ar saat aralıklarla 6'ya
kadar yumurta verir. ilk yumurta her zaman
dişi, ikincisi erkek ve diğerleri yalnızca dişidir. Yumurtlamadan 48 saat
sonra protonymph hemolenften dışarı çıkar ve pupayı beslemeye başlar. Gelişim dişiler için yaklaşık 130 saat,
erkekler için 150 saat sürer.”
Varroa, larvalara verilmesi planlanan
yiyeceğe nasıl dalıyor? Göz sırlandığında dışarı çıkarak, larvanın yiyeceğini
yemeye başlaması nasıl oluyor? Muhtemelen yabancı yazarların yazdıkları
yazıları çevirenler arıcılıkdan anlamadığı için bu gibi terimleri yeterince
anlamlı çevirememişler.
146.
sayfada gelişimini tamamlayan varroanın ilk yumurtasını 60 saatte yumurtladığı
ve erkek olduğu yazıyor. 147. Sayfada ise ilk yumurtayı yaklaşık 70 saat sonra
yumurtladığı ve ilk yumurtanın dişi olduğu yazıyor. Bir sayfa ara ile
birbiriyle çelişen bilgiler var. Bugüne kadar bilinen ilk yumurtanın dölsüz
olduğu ve erkek varroanın meydana geldiği idi.
Varroanın gelişim
süreleri ile ilgilide farklı bilgiler var.
“Sayfa 171: 9. Arı güvesi : Balı
süzülmüş peteklerin korunmasında fiziksel, kimyasal ve biyolojik metotlar
kullanılabilir. Peteklerin 1O°C'nin altında örneğin soğuk hava depolarında
saklanması peteklerde bulunan güve yumurtalarının açılımını ve larva gelişimini
engeller. Peteklerin 12°C'da 3 saat veya 15°C'da 2 saat bekletilmesi petekte
bulunan yumurta da dahil olmak üzere bütün gelişme dönemlerindeki güveyi öldürür.”
4 yorum:
Kenan bey, Oğul belirtileri kısmındaki bilgi doğru ama, zamanlamasına dikkat çekmemiş...Oğul için karar alan arılar öncelikle diğer arılardan daha fazla yavru atıyor...Sonra zayıflama...Yani memeleri takmadan önce bol yavru gözlemleyebiliyorum ben...Fakat kitapta bunu belirtmeliydi... İyi çalışma olmuş. Tşk..
Adem bey,
Ana arının, ana memesi yapmadan önce fazla yumurta atması oğul belirtisi değildir.
Bir ana arı çok yumurta atıyor diye oğula niyetlendi denemez.
Ne zaman ki, ana memesi yaptı ve ana yumurta atmayı azalttı ise o zaman oğula gitmeye niyetli denebilir.
Madem böyle hayırlı bir işe girişip bir kitap hazırlamışlar, keşke kitabı tercüme eden şahısları arıcılıktan anlayanlardan seçselerdi. Yada kitap basılmadan önce işi bilen bir kaç arıcıya, mesela sizin fotoğraflarınızı kullandıklarından dolayı sizede gönderip okeylettirselerdi. İşe yeni başlayan bir arıcının bile bilmesi gereken basit konularda bu tür hatalar olmamalıydı. Yazık...
Güzel bir çalışma olmuş kendilerine teşekkür ederiz arıcılık adına..
arıcılık kitabı
Yorum Gönder