25 Kasım 2014

Yalancı Ana Arı

 Yalancı Ana

Yalancı ana (Yalancılama): Arı kolonisinde ana arı ve yavrunun olmadığı durumda, arı sütü ile beslenerek yumurtalıkları gelişen ve dölsüz yumurtlayan işçi arılar. Bu durum bazı yörelerde Sahte ana, Erkekleme, Mundarlama olarak da adlandırılır.




Bilindiği üzere döllü yumurtalardan işçi arılar, dölsüz yumurtalardan ise erkek arılar oluşur. Yaşlı ve erkek arıdan almış olduğu dölü biten ana arılar, yumurtaları dölleyemediği için yumurtalardan erkek arılar oluşur. Bölgelere göre sonbaharda veya kış başında oluşturulmuş ana arılar, çiftleşme uçuşu için uygun hava koşulları veya erkek arı bulamayıp da çiftleşemediği durumda, kış sonu veya erken ilkbaharda yumurtladığında dölsüz yumurtlayacağından erkek arılar oluşur. Yalancı anayı, dölü bitmiş ana arıyla veya döllenememiş ana arıyla karıştırmamak gerekir. Bu durumda olan ana arılar normal ana arı değiştirme usullerine göre değiştirilirler.

Yalancı ananın oluşması veya yalancılamanın gerçekleşmesi için kolonide ana arı ve yavru olmaması gerekir. Eğer arılar uzun süre anasız kalıp ana yetiştirmede ümitsizliğe kapılırsa, arılar içlerinden bazılarını arısütü ile beslerler ve yumurtalıkları gelişen bu işçi arılar yumurtlamaya başlarlar. Yalancı ananın çiftleşmesi ve döllenmesi gerçekleşmediğinden yumurtalarından erkek arılar oluşur.



Kolonide kurtçuk ve pupalarının serbest bıraktığı feromonlar, analı kolonilerde yalancı ana oluşumunu önleyen esas etmendir. Anasız kolonide kurtçuk varsa işçi arıların yumurtalık gelişimi geçici olarak engellenir. Genel olarak kolonide ana arı olmaz ve petek gözünden çıkan son yavrudan sonra yalancılama süreci başlar. Bazı kolonilerde ise az sayıda kapalı gözlü yavru bulunsa da yalancılama gerçekleşir.


Petekteki polen üzerine ana arı memesi başlangıcı yapılması yalancılamanın başlayacağını işaret eder. Petekte işçi arı gözlerinde ve ana arı memesi başlangıçlarında birden fazla yumurtanın olması yalancı ananın oluştuğunun göstergesidir. Müdahale edilmemiş veya kısa sürede tespit edilememiş yalancılamış kovanlarda, işçi petek gözlerinde düzensiz haldeki erkek arı yavruları ve arı nüfusunda azalma görülür.


Yalancı anadan kurtulma yolları   

Yalancı anadan en basit kurtulma yolu, düzenli olarak kovan kontrolleri yapılıp, anasız koloninin ana arı yapması temin edilerek veya hazır ana vererek kolonideki düzenin tekrar sağlanması ve yalancı ana oluşumunun önlenmesidir.

Yalancı ana yapması engellenememiş kolonileri, yalancı anadan kurtarma yolları vardır.  Buna karar vermeden önce yalancılamış koloninin durumunu gözden geçirmekte fayda vardır.

Kışın veya erken ilkbaharda yapılacak ilk kontrolde, kuvvetli olan bir kolonide yalancı ananın olduğu tespit edildiğinde, kışlayan arıların ömrünün uzun olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, koloninin tekrar normal düzenine kavuştuğunda biraz geç kalınmış olmakla birlikte bal akım dönemine yetişmesi mümkün olacağından, yalancı anadan kurtarılarak koloninin devamının sağlanması faydalı olacaktır.

Oğul vermiş koloni yalancılamış ise; koloninin yumurtlayan anası oğul ile gitmiş, kovandaki arı sayısı azalmış, yeni ana arılar ana memelerinden çıkmış, kovanda kalan yeni ana arı çiftleşme uçuşundan dönememiş, kovanda yavru kalmamış, yavru zinciri kopmuş ve arılar yaşlanmıştır. Oğul verdikten sonra yalancılamış veya bir sebepten dolayı anasız kalmış, yalancılamış zayıf kolonilere yapılacak en iyi uygulama yanındaki arılarla birleştirilmesi olacaktır.

Arıcının arılı kovan sayısı az ve bunların azalmasını istemiyorsa, uğraşıyı ve yalancılamış koloniyi bir sonraki seneye hazırlamayı göze alıyorsa, koloninin devamı bazı teknikler uygulanarak sağlanabilir.

Genel olarak yalancı ana yapmış koloniye genç ana arı verildiğinde kabul etmez. Yalancılamış koloniye genç ana arı verilebilmesi için bazı teknikler uygulanması gerekir.

Yaşlı ana arı verme yöntemi: Koloninin yumurtlayan veya genç ana arısı olmadığına ve yalancılamış olduğuna eminiz. Arılığımızdaki arılar içinde anasının yaşlı olduğunu bildiğimiz arının anasını alırız, ana arıya biraz bal sürdükten sonra yalancılamış koloninin çerçeveleri üzerine anayı salarız ve kovanı kapatırız. Aynı uygulama anayı kovan girişinden salma şeklinde de yapılabilir. Yaşlı anayı aldığımız kovana usulüne uygun şekilde genç ana arı veririz. Yalancılamış koloniye yaşlı ana verildiğinde büyük çoğunlukla yaşlı anayı arılar kabul eder ve ana arı yumurtlamaya başlar. Ana arı ile birlikte kolonideki yalancı analarda bir süreliğine yumurtlama devam ederler ama bir süre sonra kovanda ana arı düzeni sağlar. Kolonide genç arılar oluşmaya başladıktan sonra yaşlı ana arı değiştirilebilir.

Yer değiştirme yöntemi: Havanın güzel ve arıların çalıştığı günün sabahında, yalancılamış kovandaki arıların kapladığı çerçeve sayısından daha az sayıda, ballı ve polenli peteklerin olduğu çerçeveler boş kovana konularak düzenlenir. Yalancı analı kovan yerinden kaldırılarak arılığın bir köşesine konur ve ballı ve polenli çerçevelerle hazırlanmış arısız kovan yalancı analı kovanın yerine yerleştirilir. Kovan yerleştirildikten sonra, satın alınmış veya ürettiğimiz yumurtlamış anayı kafese alarak ve kafesin kek olan girişini açarak çerçeve arasına asarız. Eski kovanlarından çalışmak için çıkan arılar eski kovanın yerinde olan yeni kovana girerler ve kafesteki anayı çıkartırlar. Eski kovanda yalancı ana veya analar ile bir miktar arı kalır. Yeni kovanda ana arı yumurtlamaya başladıktan sonra, yalancı ananın bulunduğu kovandaki arılar usulüne uygun şekilde yeni kovana verilir. Bu kovandaki arıların hepsi yaşlı olduğu için ana arı yumurtladıktan sonra diğer kovanlarımızdan aldığımız bir tane kapalı yavrulu (çıkmak üzere yavrusu olan) çerçeve verilmesi uygun olur. Yalancılamış kovandaki çerçeveler başka kovanlara dağıtılır. Kovanda arı mevcudu az ise bu uygulama iyi sonuç vermez.

Silkeleme yöntemi: Yer değiştirme yöntemine benzemektedir. Arı uçuşunun olduğu günde, yalancılamış kovandaki arıların kapladığı çerçeve sayısından daha az sayıda, ballı ve polenli peteklerin olduğu çerçeveler boş kovana konularak düzenlenir. Hazırladığımız bu kovanı yalancı analı kovanın yerine koyduktan sonra, satın alınmış veya ürettiğimiz yumurtlamış anayı kafese alarak ve kafesin kek olan girişini açarak çerçeve arasına asarız. Yalancı analı kovanı arılık dışına yaklaşık 100 m uzağa götürüp arıların hepsini silkeledikten sonra çerçeveleri arılığımızdaki diğer kovanlarımıza veririz. Silkelenen arılar eski yerlerine yani yeni koyduğumuz kovana girerler ve kafesteki anayı çıkartırlar. Yalancı ana veya analar ile bir miktar arı silkelenen yerde kalır. Yeni kovandaki arıların hepsi yaşlı olduğu için ana arı yumurtladıktan sonra diğer kovanlarımızdan aldığımız bir tane kapalı yavrulu (çıkmak üzere yavrusu olan) çerçeve verilmesi uygun olur. Kovanda arı mevcudu az ise bu uygulama iyi sonuç vermez. Bu uygulamada yalancı ana veya anaların silkelenen arılarla birlikte uçarak yeni kovana girme ihtimali de vardır.    

Aç bırakma yöntemi: Kovanda bulunan çerçevelerin hepsi kovan içine silkelenerek alınır ve diğer kovanlara dağıtılır. Örtü bezi kullanılıyorsa bezin sarkmasını önlemek için kovanın ortasına bir çıta konur, kovan üst örtüsü ve kapağı konarak kapatılır. Bu durumda arılar örtü bezi veya tahtasına salkım yaparak dururlar. Bir sonraki gün arılar petek örmüşse bu petek de alınır. Arılar boş kovanda 3 gün bu şekilde tutulur. Yalancı ananın veya anaların beslenmesi ve yumurta atacağı petek olmadığı için yumurtlamaları önlenmiş olur. Üç gün sonunda kovandaki arıların sarabileceği kadar, ballı ve polenli petekler koyarak düzenlenir. Satın alınmış veya ürettiğimiz yumurtlamış anayı kafese alarak ve kafesin kek olan girişini açarak çerçeve arasına asarız. Yalancı ana yapmış kolonilerdeki arıların hepsi yaşlı olduğu için, bu kovana diğer kovanlarımızdan aldığımız bir tane kapalı yavrulu (çıkmak üzere yavrusu olan) çerçeve verilmesi uygun olur.     

Kolay gelsin…

13 Kasım 2014

4. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çam Balı Kongresi




4. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çam Balı Kongresi

5-9 Kasım 2014 tarihlerinde, Muğla/Fethiye/Ölüdeniz’de yapılan 4. Uluslar arası Muğla Arıcılık ve Çam Balı Kongresine katıldım. İzlenim ve düşüncelerimi bu yazımda paylaşmak istedim.

Kongrenin yapıldığı otel yapılan kongre için uygundu, organizasyonu yapan Teamcon şirketi başarılıydı.

Muğla ili arı yetiştiricileri birlik başkanı Ziya Şahin, kongre açılışında konaklamalı katılımın yaklaşık 1300 kişiyi bulduğunu, katılımcıların 350 sinin yurt dışından gelen misafirlerden oluştuğu ve günlük dış katılım sayısının ise 400 olmasının beklendiğini söyledi. Kongrenin 3. günü akşamında yapılan açıklamada ise toplam katılımcı sayısının 1800’e ulaştığı söylendi. Katılımcı sayısının bu rakamlara ulaşmasında arıcıların bir kısmının eşleriyle birlikte katılması da etkiliydi. Katılımda görülen bu sayı, sunumların yapıldığı salonlarda görülemedi. Katılımcıların bir kısmı havanın sıcak ve güneşli oluşundan faydalanarak denize girmeyi ve tekne turuna katılmayı tercih etti.

Kongrede bazı sunumlar 15 dakikada yetiştirilmeye çalışıldı ve belirlenen programda sarkmalar oldu. Arıcılar sunum sonlarında soru soramadı. Sorular yazılı olarak alınıp çalışma gruplarında cevaplandı.

Kongre programı yoğundu. 3. ve 4. günlerde “Sektör gelecek yıllarda ülke arıcılığını nerede ve nasıl görmek istiyor?” adlı toplantı saat 23:00’e kadar sürdü. Bu toplantı amacına ulaştı mı? Toplantının amacı olan uzun sürede arıcılığın nerede ve nasıl görülmesi konusu ile ilgili az sayıda katkı yapıldı. Arıcılar çoğunlukla kendi sorunlarını dile getirdi. Arıcıların sorunlarını ve isteklerini iletmesi, çözüm makamlarının temsilcilerinin de salonda olması sebebiyle faydalı olmuştur.

Soru; ülke arıcılığını gelecekte nerede ve nasıl görmek istersiniz? Öncelikle, güncel arıcılık bilgilerini ve modern arıcılık teknolojilerini sürekli olarak takip eden, yeni nesil arıcılığa hızla adapte olabilen genç arıcılar görmek isterim. Bu arıcıların, arı hastalıkları ve zararlılarıyla mücadele ederken mümkün mertebe kimyasal yollara başvurmadan, doğal yollarla, hatta konvansiyonel arıcılık yapsa dahi organik arıcılık şartlarına uyarak, üretimde hijyen kurallarını en ön planda tutarak, yurt dışı pazarına da arı ürünleri satabilen bir sektör görmek isterim.

Kongrede yapılan sunumlarda güzel çalışmalar vardı ama içlerinden biri özellikle dikkatimi çekti. Bu çalışma Prof. Dr. Tuğrul Giray'ın “Antibiyotiklerin Bal Arısının Bağırsak Mikroflorasına ve Tarlacılık Davranışlarına Etkisi” adlı çalışmasıydı.  Antibiyotiğin arılara nasıl zararlara yol açtığıyla ilgili bir çalışmaydı.

Kongrede en şaşırdığım konu ise, akşam yapılan çalışma grubunda bir hocamızın, önce formik asit sentetik olarak üretiliyor kalıntı bırakır demesi ve daha sonra da sonbahar beslemesinde önlem amaçlı olarak antibiyotik tavsiye etmesiydi.

Formik asit sıcaklıkla buharlaşıp uçan bir maddedir. Dünya’da ve Türkiye’de birçok bilimsel çalışmada formik asit konusu araştırılmış ve sonucunda formik asidin peteklerde ve uygun zamanda kullanıldığında balda kalıntı bırakmadığı tespit edilmiştir. Bu bilimsel çalışmalarda karıncalardan üretilen formik asit mi kullanılıyor?  Kullandığımız formik asit her ne kadar sentetik olarak üretilse de formik asit değil mi? Bu konu konuşulurken en önde oturup birçok defa söz istememe rağmen söz alıp sorularımı sormam mümkün olmadı.

Hocamız, hastalık belirtisi olan peteklerde %50 oranında Amerikan Yavru Çürüğüne rastladıklarını ve hastalık oluşmadan önce sonbahar beslemesinde önlem amaçlı antibiyotik kullanılmasını tavsiye edince dayanamadım. “Ülkemizde arıcılıkta kullanımı yasaklanan antibiyotiği nasıl oluyor da tavsiye ediyorsunuz ve siz hasta olmadığınız halde antibiyotik kullanıyor musunuz?” diye sordum. Hasta olacağımı hissedersem kullanırım cevabını aldım.  Benden sonra başka katılımcılarda tepki gösterdi.

Kongrede yeni yapılan çalışmalardan haberdar olduk. Az da olsa yeni bilgiler edindik. En güzeli de arkadaş ve dostlarla geçirilen zamanlardı.

Olumlu izlenimlerle ayrıldığım kongrenin organizasyon komitesini ve emeği geçenleri tebrik ederim.

              Bir sonra ki kongrede görüşmek dileğiyle…